Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Alkan, Van bölgesinin yaklaşık 30 yılda bir büyük depremle karşılaştığını ifade etti. 23 Ekim 2011 tarihinde, merkez üssü Tabanlı köyü olan ve 25 saniye süren 7.2 büyüklüğündeki depremin yıldönümünü geride bırakırken, bu olayın kentte bıraktığı derin yaralar hâlâ tazeliğini korumakta. Türkiye’nin aktif fay hatları üzerinde bulunduğunu hatırlatan Alkan, depremin doğal bir olay olduğunu ve bu durumda insanların sorumluluğunun büyük olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Alkan, 2011 Van depreminde yaşanan büyük can ve mal kayıplarına dikkat çekerek, “İlk depremde 604 kişinin hayatını kaybetti. Depremler, sel, çığ veya fırtına gibi doğal olaylardır ve bu tür olaylara karşı alınacak önlemler insanın sorumluluğundadır. İnsanlar yaşadıkları yeri ve yaptıkları yapıları bu gerçeğe göre inşa etmelidir ki, doğa olayı bir felakete dönüşmesin. 2011 Van depremi, şehrimiz için oldukça büyük bir deneyim oldu ve bizlere önemli dersler sundu. Yaklaşık 14 yıl geçti, bu süreçte şehirde neler olduğunu değerlendirmemiz gerekiyor. Elbette şehir bir toparlanma sürecine girdi. Bu noktada devletin katkısı son derece önemliydi. Ayrıca vatandaşların çabaları ve diğer şehirlerden gelen yardımlar da büyük bir etki sağladı. Günümüzde şehir olarak kötü bir durumda olmasak da o dönemde büyük acılar yaşadık” dedi.
Alkan, Van Gölü ve çevresinin birçok fay hattı ve fay zonu üzerinde yer aldığını belirterek, “Batıda Muş Fay Zonu, kuzeyde Nemrut-Süphan Fay Zonu ve Erciş Fayı; doğuda ise Saray ve Başkale civarlarında fay hatları bulunuyor. Daha doğuya, Hoy tarafına gidildiğinde ise İran sınırları içinde belirgin tektonik yapılar mevcut. Yer aldığım bir çok bilimsel çalışmada, enerjinin doğuya, yani Hoy, Başkale ve Saray bölgelerine doğru aktarıldığı net bir şekilde görülüyor. Bu gerçek, hem istatistiksel sismoloji hem de elastik parametre hesaplamalarıyla desteklenmektedir” dedi.
Alkan, depremlere karşı duyarlı olmanın önemini vurgularken, sözlerini şöyle tamamladı: “Şu anda il sınırlarımız içerisinde büyük bir deprem beklentisi olmasa da, her 30 ile 40 yılda bir büyük bir deprem deneyimleyen bir bölgedeyiz. Örneğin, 1976 Çaldıran depreminden sonra 2000’li yılların başında bir deprem, 2011 yılında ise başka bir büyük deprem yaşandı. Sonuç olarak, en geç 30 yılda bir büyük bir depreme tanıklık eden bir bölgede yaşıyoruz. Bu sebeple, depremin her zaman ve her yerde başımıza gelebileceğini unutmamalıyız. Türkiye, böyle bir coğrafyaya sahiptir. Bu nedenle, depremin öncesini, anını ve sonrasını doğru bir şekilde yönetmemiz gerekir. Eğer bu konuda bilinçli olursak, karşılaşacağımız herhangi bir depremi ciddi sorunlar yaşamadan atlatmamız mümkün olabilir.”
Yorumlar kapalı.