Son yıllarda Türkiye’de, boşanma aşamasında olan kadınlar, hukuki süreçleri tamamlamadan önce eşleri tarafından hayattan koparılma tehdidi ile karşılaşmakta. Klinik psikolog Özlem Soysal, bu durumun ülke genelinde yaygın olarak yaşanan kadın cinayetlerinin ciddi bir toplumsal sorun haline geldiğine dikkat çekiyor. Özellikle, boşanma talebinde bulunan kadınların eşleri tarafından hedef alınması, yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir sorunun da yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Boşanma sürecinde hayata veda eden kadınların trajik hikayeleri ise gözler önüne seriliyor. Örneğin, Diyarbakır’da 16 Temmuz’da, İlayda Alkaş (22), annesi, ablası ve kardeşiyle birlikte doğum günü kutlamasından dönerken, evine ulaştığında birlikte yaşadığı C.A. tarafından silahlı saldırıya uğramış ve hastanede hayatını kaybetmiştir. Yine, 25 Temmuz’da 5 aylık hamile olan Helin Eren (19), dini nikahlı eşi S.Ş. tarafından silahlı saldırıya uğrayarak öldürülmüştü. Aynı şekilde, 10 Ağustos’ta Nazlı Demir (24), boşanma aşamasındaki eşi Kemal Demir tarafından ticari takside vurularak yaşamını yitirmiştir. Bu örnekler, boşanma aşamasındaki kadınların farklı şehirlerde benzer hazin olaylarla karşı karşıya kaldığını göstermektedir.
Toplumsal ve Psikolojik Etkenler
Klinik psikolog Özlem Soysal, boşanma sürecindeki kadın cinayetlerinin, ciddi bir toplumsal yara olduğunu ifade ediyor. Boşanmak isteyen kadınların eşleri tarafından öldürülmesi, yalnızca bireysel bir mesele değil, aynı zamanda derinlemesine kökleri olan toplumsal ve kültürel bir mesele olduğunu vurguluyor. Soysal, söz konusu cinayetlerin, erkeklerin kontrol kaybı ve sahiplenme anlayışları ile bağlantılı olduğunu belirtiyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “Bazı erkekler, bir kadından ayrıldıklarında onu bir birey olarak değil, mülkü olarak görüyor. Bu kayıptan dolayı hissettikleri öfke, onların erkeklik tanımını sarsıyor.”
Daha da derinlere inildiğinde, soyut ataerkil ve kültürel sorunların da bu durumu beslediği gözlemleniyor. Soysal, “Erkeğin toplumda daha baskın bir konumda bulunması ve kadınların daha geri planda tutulması, boşanma sürecinde erkeğin kadından ayrılmasını zorlaştırmaktadır.” şeklinde açıklamalar yapıyor. Bu tür durumlarda bazı erkekler, fiziksel güçlerini kullanarak şiddet ve cinayet gibi eylemlere başvurmaktadır.
Psikolojik Yönden Değerlendirme
Soysal, konuya psikolojik açıdan bakıldığında, birçok erkek bireyde öfke kontrolsüzlüğü, narsisizm ve antisosyal kişilik özelliklerinin gözlemlendiğini ifade etti. “Bu kişiler, sağlıklı bir duygusal regrese geliştirmedikleri için kriz anlarında öfkelerini yönetemeyip saldırgan davranışlar sergiliyorlar,” diyerek durumu özetliyor. Bu cinayetlerin yalnızca bireysel psikoloji ile açıklanamayacağını vurgulayan Soysal, ataerkil kültür, kadın-erkek eşitsizliği ve hukuki sistemlerin yetersizliğinin bu olguyu besleyen temel faktörler arasında yer aldığını belirtiyor.
Sonuç olarak, toplumsal olarak erkeklerin küçük yaşlardan itibaren, duygularını ifade etme, öfke yönetimi ve kadını eşit bir birey olarak görme konusunda eğitilmeleri gerektiğini savunuyor. Ayrıca, hukuki sistemlerin caydırıcı ve önleyici tedbirler alması gerektiğinin altını çiziyor.
Yorumlar kapalı.